Sohbet Girişi
Kategoriler
Türk heykelcisi (Tahran, 1906-İstanbul, 1971). Küçük yaşlarda ailesi ile Türkiyeye göç eden Ali Hadi Bara, 1923’te güzel Sanatlar Akademisine yazıldıysa da çok kısa bir süre sonra öğrenimini yarıda bırakarak demir yolarında çalışmaya başladı, 1925’te Akademiye dönerek heykel öğrenimini tamamladı. 1927’de açılan devlet sınavını kazanarak Paris’e gidip Julian Akademisinde Charles Despiau!dan özel dersler aldı. Üç yıl sonra Türkiye’ye dönerek Akademi‘ye öğretmen yardımcısı ve kitaplık görevlisi olarak atandı; ama okuldaki daha yaşlı öğretmenlerle anlaşamadığı için, iki yıl sonra görevden uzaklaştırıldı. Bir yıl sonra Akademi’de Mahir Tomruk’tan boşalan modelaj öğretmenliğine getirildi.. 1949!da yaz tatilini geçirmek için gittiği Paris’te hastalandı ve iznini bir ay uzattı. Paris’te edindiği yeni tecrübelerle figürden ve geleneksel tekniklerden bütünüyle uzaklaştı. 1950’de Türkiye’ye döndüğünde o zamana kadar. belling’in yönetiminde bulunan heykel atölyeleri ikiye ayrıldı ve birinin yönetimi Zühdü Müridoğlu ile birlikte Ali Hadi Bara’ya verildi.
Hadi Bara, Bir yandan Charles Despiau ve Aristide maillol’a uzanan klasik kökenli heykel geleneğine bağlanırken, bir yandan da modern ve soyut araştırmaları izlemiş, bu yönleriyle, yeni kuşağa yol göstermekte etkili olmuştur. Zühtü Muridoğlu’yla birlikte gerçekleştirdiği Beşiktaş’taki “Barbaros Anıtı” ile Zonguldak ‘taki “Atlı Atatürk” ve İnönü anıtları, klasik kökenli heykel geleneğinin ilgi çekici örnekleridir. Barbaros Anıtı Türkiye’deki anıt heykelciliğinin tarihle bağlantısını ortaya koyduğu için, bu alandaki ilk girişimlerden biri sayılabilir. Ama gerçek önemi, zengin bir etüd aşamasından sonra gerçekleştirilmesinden ileri gelir. İstanbul’da , Harbiye’de Orduevi bahçesindeki “Atatürk heykeli” ile bir kompozisyon anlayışını yansıtan “Adana Anıtı” da, aynı etüd ve yorum bilincinin ürünleridir. Adana anıtı, aynı zamanda, sol ve sağ cephesinde yer alan heykel topluluklarıyla Ulusal Kurtuluş savaşını simgeler.
Hadi Bara’nın 1930 yıllarından başlayarak grup sergilerine verdiği bağımsız heykel çalışmalarında, heykel sanatını, kişisel yaratıcı etkinliğin ölçüsü olarak benimsediği de görülür. 1928-1929 yıllarında Paris’te katıldığı grup sergileri bu bilinçlenmenin temelini oluşturmuş, genellikle resim alanında kişisel yaklaşımlara olanak veren Müstakiller’in grup sergileriyse, Hadi Bara’nın heykeldeki öncü yaklaşımları için ilk verimli ortamı yaratmıştır. 1936’daki sergiye verdiği Mareşal Fevzi Çakmak büstü (günümüzde İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndedir) Türkiye’de yabancı sanatçıların başlatmış oldukları bir harekete, yöresel katkı niteliği taşır.
Yazar: kaRnaK
Görüntüleme: 401 defa
Kategori: Biyografiler, Genel
Yayınlanma Tarihi: 29 Nisan 2014
Kategoriler