Sohbet Girişi
Kategoriler
Astroloji, gök cisimlerinin yer olayları üzerindeki tesirlerine inanan ve bu tesire dayanarak insanların geleceğini önceden haber vermeye çalışan San’ata verilen isimdir. Hükmi, tabii ve küresel astroloji olarak üç kısımda incelenir.
Hükmi astroloji, insanların geleceği hakkında kehanetlerde bulunur. Tabii astroloji yıldızların yeryüzündeki cisimler üzerindeki etkisi üzerinde durur. Küresel astroloji ise hiç bir fayda gütmeden yıldızları ilim açısından inceler. Astronomiyle iç içe olan bu üçüncü kısım sonradan yerini tamamen astronomiye bırakmıştır.
Astrolojiyle uğraşanlara astrolog veya münencim denir. İlmin eski adı ise “İlim-i nücum”dur, yani yıldızlar ilmi. Bu sahte ilim, bu gün yıldız falcılığı şeklinde hala devam etmektedir.
Eskiden münencimler yıldızlara, burçlara bakarak hastalıklar, depremler, felaketler, ihtilaller, tahta çıkış ve inişler hakkında hükümler verirlerdi.
Acaba astroloji nasıl ortaya çıkmış, gelişmiş ve İslam dünyasına hangi yollarla girmiş ve nasıl karşılanmıştır?
Mezopotamya’da başlayan eski Yunan ve Bizans’ta kabul gören gözboyayıcı San’at, ilk defa İslam dünyasına İran’lı Nevbaht’la (öl.777) girdi.
Nevbaht, Halife Mansur’un sarayında münencimliğe başladı. İlk olarak hükümet merkezinin Bağdat olarak seçilmesinde rol oynadı. Yahya Bin Ebi Mansür’da münencimlerdendi. Müsa’nın oğullarının eğitimini üstlendiği halde onlar üzerinde etki,li olamadı. Hind, Babil ve Keldanilerden münencimlikle ilgili bilgileri toplayan İran’lılar, bunları İslam dünyasına aktardılar. Zaman zaman hükümdarlarca değer kazanan astroloji, başlangıçta astronomiye bile gölge düşürdü. İlk İslam astrologları Ebü Bekir İbni Hasip (Albubather), Abdulaziz el-Kabiz (Alcabitilus), Zahi İbni Bişr (Zahel) ve Maşallah’ın öğrencisi Albuhali idi. Fakat daha çok bu konuda şöhrete kavuşan isim ise Batıda Albumassar adıyla tanınan Ebü Ma’şer deney ve ilme dayanan bilgilerle gayr-ı ilmi şeyleri de karıştıran birisiydi.
Astrologlar arasında ismi geçenlerden biri de düşünür Kindi’ydi. (803-872). Bir eserinde islamiyetten önceki Araplarda hava tahminlerini işlemişti. Araplar bir kısım belirtilere ve delillere dayanarak hava tahminleri yapmaktaydılar. İşte eserinde Kindi bunları işlemekteydi.
Bir kısım hükümdar ve halkın itibarını kazanan astroloji, astrologların falcılığa kayan düşüncelerinden dolayı değerini kaybetti. Batıda hüküm çıkarma ve fal tarzında kullanılırken İslam dünyasında daha çok astronomiyi geliştirici rol oynadı. Küresel astroloji de diyebileceğimiz bu ilim ilm-i ahkami’n-nücum (yıldızlardan hüküm çıkarma ilmi) adıyla anıldı.
Aristo’ya dayanarak onu tabii ilimlerin bir kolu; Farabi, İhvan-ı Sefa, İbni Haldun gibi bilginler de Batlamyus‘a uyarak matematiğin dört temel kolundan biri olarak gördüler ve astronominin içinde değerlendiler.
Kindi, Fahruddin Razi ve İhvan-ı Sefa dışındaki akaid ve fıkıh bilginleri ise astrolojiyi kabul etmedi. İslam dünyası daha çok astronomiye yöneldi. Çünkü gökyüzünü incelemek bir emir olarak düşünülmüştü. Böylece marifetullahta mesafe alınacak, Allah’ın büyüklüğü daha iyi kavranacaktı. Yıldızları realist bir gözle inceleyen bilginin gözünde, elbetteki saçma sapan düşüncelerin yeri olmazdı. Bu sözde ilim, Hırıstiyanlık dünyasında olduğu kadar İslam dünyasında itibar görmedi.
İtibar görmemişti çünkü; İslam astrolojiyi reddetmişti. Yıldızların; ne insanlarda ve de yeryüzündeki olaylar üzerinde tesiri olduğu söylenebilirdi. Peygamberimiz bu yanlış ve batıl inanışı kökünden kesip atmıştı. Oğlu İbrahim ölünce güneş tutulmuştu, bazıları bu olayı, “Bak güneş bile İbrahim’e yas tutuyor” şeklinde yorumlanmıştı. Bunun üzerine Resülüllah, ” Güneş de Ay da bir insanın ne ölümü, ne de hayatı için tutulmazlar. Muhakkak ki bunlar Allah’ın varlığına işaret eden delillerden sadece ikisidir. Ay ve Güneş tutulmasını gördüğünüzde şükür namazı kılınız” buyurmakla yıldızların insanların hayatıyla hiç bir ilgisi olmadığını bildirmişti.
Yazar: kaRnaK
Görüntüleme: 301 defa
Kategori: Astroloji ve Burçlar, Genel
Yayınlanma Tarihi: 21 Şubat 2014
Kategoriler