Sohbet Girişi
Kategoriler
Eski Benin Krallığına (günümüzde Nijerya; benin adı, 1975’te Dahomey Cumhuriyeti tarafından benimsenmiştir) özgü sanat. Yöreye ilk ayak basan Portekizlilerin kentleşmeye geçecek kadar gelişmiş bir uygarlıkla karşılaştıkları Benin’de, 1987’de İngiliz Rawlandson’un yönettiği bir keşif seferinde Benin kentinde (günümüzde yıkıntıları bile kalmamıştır) bir maden çağı sanatının izleri ortaya çıkarılmıştır. Yörede geliştirilen heykel sanatını ortaya çıkaran kuyumcular, Afrika’nın ve Dünya’nın ilk heykelleri arasında yer alırlar. Daha çok Hükümdar (Oba) ve ailesinin övülmesi ile tanıtılması amacıyla yapılmış tunç ve fildişi heykelciklere dayanan bu saray sanatçıları, küçük masklar, bilezikler, heykel ve portreler, doğal büyüklükte insan başları, Oba’nın yiğitliklerini anlatan öykülü levhalar, erimiş bal mumuna dökülmüş ve elde işlenmiş tunçtan horoz leoparlar yapmışlardır. Söz konusu sanatın geçirdiği evrim, Benin Krallarının tahta çıkış sırası bilindiği için, tarihsel olaylara dayandırılarak kesin biçimde saptanmıştır: Benin kralına komşu bağımlı Yoruba Krallığı’nın kutsal kenti İfe’den tunç işleyen sanatçılar tarafından öğretiliyor, en usta kuyumculara soyluluk unvanları veriliyordu.; atölyeler saray surları içinde yer almaktaydı (İfe kenti dışında Afrika’nın başka hiç bir yerinde tanınmayan bu sanatın, bütünüyle Benin Krallığı sanatçılarının ürünü olduğu ortaya konmuştur). En eski dönemlerde, İfe üslubunun etkileri oldukça güçlüdür ve yalnızca oyulmuş tunçtan büyük çantalar, kesin olarak Benin’e mal edilmiştir. İncelikle işlenmiş büyük portreler 1350- 1500 yıllarından kalmadır. Benin sanatı en parlak dönemini 16. ve 17. yüzyıllarda yaşamıştır: Savaşlardaki kahramanlıkları,saray yaşamından sahneleri gösteren levhalar; baş heykelleri; borazancılar; atlı soylular; ellerinde silahlarla Avrupalılar; vb. 18. yüzyıldaysa
Benin sanatının çöküş dönemi başlamış, ayrıntılarla yüklenen üslup, etkililiğini yitirmiştir. Daha da önemlisi, ülke yoksullaşıp dışarıdan tunç getirilemeyince sanatçıların ağaç üstüne tunç saç uygulama tekniğine yönelmeleriyle, heykel sanatı yozlaşmaya başlamış en özgün yanını oluşturan tarihsel olayların anlatıldığı levhalar zamanla ortadan kalkmıştır. 19. yüzyılda yalnızca fildişi heykelciliği varlığını sürdürmüş, bir süre tuncun yerini bütünüyle ağaç almıştır..
Yazar: kaRnaK
Görüntüleme: 273 defa
Kategori: Genel, Genel Kültür
Yayınlanma Tarihi: 27 Mayıs 2014
Kategoriler