Sohbet Girişi
Kategoriler
Toplumların başlangıcından ve doğa içerisinde kültürün ortaya çıkışından bu yana en ilkel uygarlıklar bile, dünya üstüne bir söylem ortaya koymuş ve doğaya yönelik eylemlerini belirleyen bir bilgiler topluluğu yaratmıştır. İnsanların hep aynı biçimde düşünmüş olduklarını, bilime kaygısının daha ilk başta ortaya çıktığını ve “yabanıl düşünce”nin, bizim düşüncemizden, ancak uygulama alanı bakımından farklı olduğunu, Claude Levi-Strauss ortaya koymuştu. Mit bile dünyanın açıklanmasına yönelik bir girişimdi ve büyü, doğal ve doğa üstü güçleri egemenlik altına alma savını taşıması bakımından, tekniğin öncüsü gibiydi.
Bu söylenenler, bilimin, insanlığın ilk ortaya çıkışıyla birlikte kendini gösterdiği ve bilimsel etkinliğin insan doğasının bir niteliği olduğu anlamına gelmez. Her bilgi sistemi, mutlaka bilimsel değildir ve bilimsel olmaya yönelmemiş de olabilir. Bilim, bilgi sistemlerinin belli bir yapısını temsil eder. Bu sistemler, mantıksal tümdengelimle eklemlenmişlerdir (matematik hesap aracılığıyla) ve deneyle doğrulanma özelliği taşırlar. Böylece gerçek kavramı, yeni ölçütlere dayandırılmıştır. Mitlerin ve büyünün, bilimsel açıdan doğru olmadığını söylemek, onların doğası konusunda da, işlevleri konusunda da bize hiçbir bilgi vermez. Söz konusu olan, kültür bakımından kökçe farklı olaylardır. Demek ki bilim, tikel (özel) bir kültür olayıdır ve belli bir uygarlık tipine bağlıdır.
Yazar: kaRnaK
Görüntüleme: 347 defa
Kategori: Bilim ve Teknoloji, Genel
Yayınlanma Tarihi: 22 Mayıs 2014
Kategoriler